Arslan Bey (şimdiye kadar 8 posta) | | ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu önünde polis ekiplerine saldırı düzenleyenlerden üçünün kimlikleri Bitlis Ahlat nüfusuna kayıtlı Erkan Kargın (26), Bitlis nüfusuna kayıtlı Mahsun Raif Topcıl ve Iğdır nüfusuna kayıtlı Bülent Çınar (23) olarak açıklandı.
El Kaide’nin yaptığı açıklanan İstanbul’daki İngiliz Konsolosluğu, HSBC Bank ve Neve Şalom Sinagogu’ndaki saldırı ile bağlantılı olduğu saptananlar arasında da, yine Doğu ve Güneydoğu nüfusuna kayıtlı olanlar vardı. 2003’teki bombalı saldırının ardından Türk El Kaidesi’nin elebaşı Habib Akdaş ve Merkez Komite üyesi Gürcan Baç başta olmak üzere, bir çok kişinin Suriye’ye kaçması ve Irak’ta ABD askerleri tarafından öldürülmeleri El Kaide’nin yeni yapısının Türkiye’de nasıl olacağı ve örgütün Türkiye’de neler yapmayı planlayacağı sorusunu gündeme getirdi.
16 Şubat günü 24 saatlik bir program için Türkiye’ye gelen ABD Adalet Bakanı Michael Mukasey, Türk yetkililerine “Uyanık olun; El Kaide Türkiye’yi üs olarak seçmiş görünüyor...” dedi. Mukasey “El Kaide’yi çok yakından izliyoruz. Ve son dönemde Türkiye’deki faaliyetlerini arttırdığını görüyoruz” derken, Irak’ta El Kaide yanında savaşan Türk asıllı şahıslar olduğuna da dikkati çekiyordu.
Mukasey’in uyarısından beş ay sonra ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu önünde polislere yapılan saldırıda ölen üç kişiden ikisinin kimliklerinin Bitlis nüfusuna kayıtlı olması ve daha önceki yıllarda yapılan İngiliz Konsolosluğu, HSBC ve Neve Şalom Sinagogu’na yapılan saldırıda da kütüğü Bingöl, Batman gibi illerede olan kişilerin yer alması gözleri El Kaide’nin Türkiye’deki örgütlemesine çevirdi. El Kaide’de neler olmuştu da özellikle Kürt illerinden yoğun destek verilmişti...
El Kaide’nin özellikle Kürt illerinden destek görmesinde iki unsur çok etkili oldu. Öncelikle Hizbullah geleneğinden gelen ve silahlı mücadeleyi benimseyen örgüt üyelerinin silahlarını yeraltında muhafazaları ve sonrasında ortaya çıkan boşlukta militanların bir kısmının hücre örgütleme yoluna gitmeleri sonrasında bu hücrelerin “El Kaide Üst Yapısına” dahil olmalarıydı (Zira, dernekleşme üzerinden yasal hareket etmeyi kabul etmediler). İkinci önemli unsur ise, ABD’nin Irak işgali sonrasında “Cihat” için Irak’a gidip orada savaşan militanların El Kaide’yle temasta olmalarıdır. Bu iki yapıya, daha farklı silahlı yapıların da eklemlenmesi de, El Kaide’nin Türkiye’de büyümesine yol açtı.
El Kaide’nin nasıl eleman kazandığına en somut örnek İstanbul’da Küçükçekmece ilçesine bağlı Altınşehir’den Irak’a savaşmaya gidenlerin sayısındaki yoğun artış oldu. Genellikle konfeksiyon işçisi ya da gıda işiyle uğraşan kişilerin büyük bir kısmı, Kürt olmalarına rağmen ‘işbirlikçi’ oldukları savıyla, Talabani ve Barzani’ye karşı El Kaide safında savaşmaktan çekinmiyordu. Emniyet birimleri bu gerçeğin farkında olmalı ki Ocak ayında Gaziantep’te yapılan operasyon sonrası Bingöl, Muş, Diyarbakır, Konya ve Van illeri başta olmak üzere birçok ilde yapılan operasyonlarla El Kaide’nin Türkiye’deki yeni örgütlenmesi çökertilmeye çalışıldı. “Üstyapı” olarak bilinen bu yeni örgütleme biçiminde, silahlı gelenekten gelen birçok örgüt El Kaide bünyesine katıldı. İçerisinde Hizbullah’tan kopan gruplardan, Cihat Bölgesi olarak bilinen Afganistan, Pakistan, Çeçenistan’da silahlı eğitim alan insanlardan oluşan yeni üstyapı, Türkiye’de öncelikli hedef olarak Amerikan, İngiliz ve İsrail hedeflerine saldırmayı ve onun üzerinden hem yeni oluşturdukları yapıya hem de dünyanın belirli bölgelerinde örgütlenen diğer El Kaide üyelerine mesaj vererek “Hâlâ varız” dedi.
Öte yandan, son saldırıda kullanılan kişilerin kimlikleri, kullanılan silahlar ve eylem tarzı eylemin El Kaide tarzı olduğuyla ilgili soru işaretlerini beraberinde getirdi. Emniyet uzmanlarının da dediği gibi “Acaba bu yeni üstyapıya bir sızma mı söz konusu?”
Başta da ifade ettiğimiz gibi, Amerikalı bakanın saptamasını bir de uyarı izlemişti “Uyanık olun, El Kaide Türkiye’yi üs olarak seçmiş görünüyor...
|